Sayı 4
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11443/99
Browse
Item Pediatrik Adenotonsillektomi Operasyonlarında Desfluran ile Sevofluran Etkilerinin Karşılaştırılması(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2019-04-04) Koçyiğit, Muharrem; Koçyiğit, Özgen Ilgaz; Güner Can, Meltem; Kutlay, OyaÖZET Amaç: Adenoidektomi ve adenotonsillektomi operasyonları çocukluk çağında sıklıkla yapılan günübirlik cerrahi işlemlerdendir. Kan,doku ve yağda düşük çözünürlüğe sahip inhalasyon anestezikleri, hızlı indüksiyon ve derlenme sağlaması ile günübirlik cer rahi için iyi bir seçenektir.Bu çalışmamızda desfluran ve sevofluran inhalasyon anestezik ilaçlarının çocuk olgularda hemodinamik etkileri ve derlenme kalitelerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntemler: Adenoidektomi ve adenotonsillektomi operasyonu uygulanacak ASA I grubuna dahil, 3-10 yaşlarında, 52 olgu çalışmaya alındı. Tüm olgular rastgele iki gruba ayrıldı: Grup D ve Grup S. Standard anestezi indüksiyonu uygulandıktan sonra anestezi idamesi için %40 Oksijen (O2) - %60 Azot protoksit (N2O) ile birlikte Grup D’de %4 desfluran uygulanırken Grup S’de %2 sevofluran uygulandı. İndüksiyon zamanı, entübasyon zamanı, operasyonun 1., 5., 15. ve 30. dakikalarında, cerrahi bitiş ve ekstü basyon zamanında kalp atım hızı (KAH), ortalma arteryel basınç (OAB) ve periferik oksijen satürasyon (SpO2) değerleri kaydedildi. Olguların cerrahi, anestezi ve ekstübasyon süreleri kaydedildi. Olgular Derlenme Ünitesinde 20 dakika gözlendi. Modifiye Aldrete skalası ve Ağrı-konfor skalası ile anesteziden derlenmenin kalitesi değerlendirildi. Bulgular: Her iki grupta demografik özellikler ve hemodinamik etkiler benzer bulundu. Ekstübasyon zamanı Grup D’de daha kısa bulundu (p<0,05). Ayılma ünitesinde Modifiye Aldrete skala değerleri Grup D’de daha yüksek (p<0,05), Grup S’de ajitasyon insi dansı daha yüksek olduğu tespit edildi (p<0,05). Sonuç: Pediatrik günübirlik olgularda, desfluran daha hızlı derlenme süresi ve daha az ajitasyon insidansı sağlanması nedeniyle, sevoflurana göre daha iyi bir seçenek olabilir.Item Radiotherapy Induced Changes of Masticatory Muscles and Parotid Glands on MRI in Patients with Nasopharyngeal Carcinoma(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2019-04-04) Arpacı, Taner; Uğurluer, Gamze; Örekici, Gülhan; Akbaş, Tuğana; Serin, MeltemABSTRACT Objective: The aim of this study was to identify radiotherapy (RT) induced changes of masticatory muscles and parotid glands on magnetic resonance imaging (MRI) in patients with nasopharyngeal carcinoma (NPC). Patients and Methods: Thirty-one patients treated with RT for NPC between 2009-2016 in our instution were included in the study. MRI examinations performed before and after RT were reviewed retrospectively. Transverse diameters and signal intensities of masticatory muscles and parotid glands were evaluated on T2 weighted axial MR images. Normal (hypointense) signal was scored as 0, mild hyperintensity as 1 and severe hyperintensity as 2. Results:The mean interval between pre-RT MRI and last control MRI was 44 months (12-84 months). Reductions of transverse diameters were; right masseter (RM):2.32mm (15%), left masseter (LM):2.42mm (15.4%), right medial pterygoid (RMP):1.26mm (8.7%), left medial pterygoid (LMP):1.71mm (12%), right lateral pterygoid (RLP):1.35mm (9.6%), left lateral pterygoid (LLP):1.32mm (9.4%), right parotid gland (RP):8.22mm (26%), left parotid gland (LP):8.87mm (28%). T2 signal changes were; RM: mild 8 cases (26%), LM: mild 5 cases (16%), RMP: mild 5 cases (16%), severe 1 case (3.5%), LMP: mild 4 cases (13%), severe 2 cases (6.5%), RLP and LLP: mild 8 cases (26%), severe 3 cases (9.7%), RP: mild 10 cases (32%), severe 18 cases (58%), LP: mild 10 cases (32%), severe 17 cases (55%). Conclusion: Volume loss and hyperintensity were mostly seen in parotid glands. Masseter was the muscle with highest rate of volume loss and lateral pyterygoid showed the highest rate of hyperintensity in masticatory muscles.Item Sağlık Bilimlerine Psikolojinin Büyük Katkı Yapacağı Bir Alan: Sağlık Psikolojisi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2019-04-04) Aktaş, Ayşenur; Korkut, YeşimÖZET Sağlık Psikolojisi, ilk kez 1978 yılında Matarazzo tarafından tanımlanmış olup sağlığın geliştirilmesi ve sürdü rülmesini, hastalıkların ve ilgili işlev kayıplarının azaltılmasını ve psikoterapisini amaçlayan psikolojinin oldukça genç bir alanıdır. Kronik hastalıklara yaşam süresince artık daha sık rastlanması, zaman içinde hastalıklar üzerin deki biyolojik ve fizyolojik etkenlerin yanı sıra psikolojik faktörlerin de etkili olduğunun görülmesi, artan araştır malar ve sağlık hizmetleri içinde psikologların daha fazla yer almaya başlaması sağlık psikolojisinin doğmasını sağlayan önemli etkenler olmuştur. Sağlık psikologları önleyici çalışmaların (kadın sağlığı, yeme bozuklukları, si garayı bırakma birimleri) yanı sıra hastanelerde farklı birimlerde (onkoloji, ağrı yönetimi, diyaliz), rehabilitasyon ve ağrı merkezlerinde çalışabilmektedirler. Davranışsal değerlendirmeler, klinik görüşmeler ve psikoterapötik müdahaleler yapabilmektedirler. Bununla birlikte sağlığın geliştirilmesi ve sürdürülmesi amacıyla kamu politi kası çalışmalarına da katkıda bulunabilmektedirler. Üniversitelerin Psikoloji bölümlerinde, Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültelerinde araştırmacı, eğitimci olarak yer alabilmektedirler. Sağlık psikolojisi eğitiminde özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde belli bir standardizasyon oluşturulmaya çalışılmaktadır. Türkiye’de çok yaygın olmamakla birlikte sağlık psikolojisi alanına yönelik yüksek lisans ve doktora eğitimleri denenmektedir. Giderek artan araş tırmalar ve sağlık psikologlarının farklı düzeylerde sağlığa katkısı sayesinde alana duyulan ilgi de artmaktadır.