Sayı 2
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11443/35
Browse
Item Ayak Anteromedialinde Şeffaf Hücreli Sarkom Vaka Sunumu ve Literatür İncelemesi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Kocaoğlu, Barış; Erol, Bülent; Akgün, Umut; Yiğit, Cirdi; Türkmen, MetinÖZET Şeffaf hücreli sarkom tendon ve aponevrozlarla sıkı şekilde ilişkili olan nadir bir tümördür. Kadınlarda erkeklere göre daha sık rastlanılır ve hastalar genelde 20 ile 40 yaş arasındadır. Şeffaf hücreli sarkom tipik olarak ekstremiteleri tutar. Ayak ve ayak bileği sık olarak tutulan bölgelerdir. Ayrıca yüksek derecede agresif bir tümördür ve genelde geniş yada radikal cerrahi ile çıkarılması gerekir. 52 yaşındaki bayan hastanın sol ayağının anteromediyalinde Şeffaf hücreli sarkom tespit edilmiştir. Bu nadir tümör ile diğer yumuşak doku tümörlerinin ayırıcı tanısını yapmak için; Şeffaf hücre sarkomunun klinik durumu, radyolojik görünümü ve histolojik değerlendirmesi yapıldı. Ayrıca, tümörün tedavi ilkeleri tanımlandı. Bu vaka Şeffaf hücreli karsinoma histolojik değerlendirme olmadan tanı koymanın zor olduğunu ve bir kez tanı konduğu zaman tümörün yeniden ortaya çıkmasını ve metastazını engellemek için yeterli cerrahi eksizyon ile tedavi edilmesi gerektiğini göstermektedir.Item İki Defa Endoskopik Sinüs Cerrahisi Geçirmiş Kronik Sinüzitli Hastanın Revizyon Nedenleri: Olgu Sunumu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Ertaş, Burak; Tanyeri, Hasan MuratÖZET Daha önce 2 kere kronik sinüzit nedeni ile FESC (Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi) uygulanmış 45 yaşında erkek hasta; kliniğimize 6 yıldır mev cut olan ve giderek artan burun tıkanıklığı, sarı renkli geniz akıntısı ve yüz de hassasiyet şikayetleri ile başvurdu. Nazal endoskopik muayenede sağda posterior septal deviasyon, osteomeatal üniteye uzanan polipoid mukoza vardı. Her iki alt konka hipertrofikti. Hastanın çekilen BT’sinde sağ maksiller sinüste opasite, aksesuar osteum ve bilateral etmoid hücrelerde mukozal kalınlaşma vardı. Sağda fazla olmak üzere unsinat proçesin varolduğu gö rüldü. Sağda spur tarzında septal deviasyon osteomeatal üniteye basıyordu. Hastaya revizyon FESC, septoplasti ve alt konkalara endoskopik redüksiyon yapıldı. Postop 2 yıllık takiplerinde hiçbir şikayeti kalmayan hastanın, BT görüntülemesinde de kronik sinüzit bulguları düzeldi. Daha önce yapılan inefektif FESC’si, tekrarlayan kronik sinüzite yol açmaktadır. Bozulmuş oste omeatal kompleks anatomisi tekrarlayan sinüzit ataklarını kolaylaştırmak tadır. Temel tekniğe uygun yapılan FESC’si hastanın şikayetlerini düzeltir; kalıcı ve tatminkar sonuçlar sağlar.Item Çok Nadir Görülen Bir Vasküler Patoloji: İntravasküler Fasiitis (Psödosarkom) ve Cerrahi Tedavisi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Senay, Sahin; Alhan, Cem; Karabulut, Hasan; Bilgi, Selçuk; Dinçer, Alp; Toraman, FevziÖZET İntravasküler fasiitis (psödosarkom) yüzeyel veya derin fasyadan köken alan ve küçük/ orta arter ve venleri tutabilen benign reaktif myofibroblastik pro liferasyondur. Nadir görülen bir patolojidir. Progresif vasküler tutulum ile seyredebilir ve malign neoplazmlar ile karıştırılabilir. Bu çalışmada kliniği mizde cerrahi olarak tedavi edilen sol subklavian ven yerleşimli intravaskü ler fasiitisli bir olgu sunulmuştur.Item Primer Perkütan Koroner Girişimin Nadir Bir Komplikasyonu: Sorumlu Lezyona Komşu Koroner Arterde Gelişen Total Oklüzyon(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Görgülü, Şevket; Norgaz, Tuğrul; Ergelen, MehmetÖZET ST yükselmeli miyokard infarktüsü (STYMİ) olan hastalarda, primer per kutan koroner girişim (PKG) sırasında gelişen trombotik ve aterosklerotik materyal embolizasyonu bu işlem içim önemli bir dezavantajdır. Çünkü dis tal embolizasyon bu hastalarda başarılı reperfüzyonu engelleyerek, daha fazla miyokardiyal hasara ve daha kötü prognoza yol açar. Bununla birlikte, primer PKG uygulanan hastalarda nadir olarak proksimal embolizasyon da gelişebilmektedir. Biz bu yazıda, başarılı primer PKG uygulanan iki hastada, proksimal embolizasyona bağlı gelişen total oklüzyon olgularını sunduk. Primer PKG esnasında trombotik materyalin embolizasyonununa karşı kullanılabilecek intrakoroner trombektomi ve distal koruma cihazları gibi çeşitli yöntemler vardır. Fakat bu işlemler yalnızca distal embolizasyona karşı etkili olduklarından, bizim vakalarımızda kullanılmaları durumunda, muhtemelen faydalı olmayacaktı. Bununla birlikte, iki basit teknik vakaları mızda sunduğumuz komplikasyonlara karşı koruyucu olabilir. Bu teknikler; total lezyonun proksimal kısmının dilatasyon sırasında anjiyoplasti balonu ile tamamen kaplanması ve balon dilatasyonu sırasında aşırı basınçtan ka çınmaktır.Item Radyoterapide Teknik Gelişmeler ve IGRT (Görüntü Kılavuzluğunda Radyoterapi)(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Atalar, Banu; Özyar, EnisÖZET Radyoterapi alanında son yıllarda gözlenen hızlı gelişmeler teknolojide ki gelişmelere paralel olarak gitmektedir. Kullanılan cihazların gelişmesi tedavi tekniklerine ve planlama sistemlerine doğrudan yansımıştır. Bu sa yede radyoterapinin temel prensibi olan normal dokuların etkilendiği ışın dozunu azaltıp, tümör dozunu artırmak artık daha kesin ve doğruluk oranı yüksek olarak yapılmaktadır. IMRT gibi komplike tedavi planlamalarının uygulanmaya başlaması ile beraber tedavi kalitesini ve doğruluğunu artır mak amacıyla IGRT metodu da geliştirilmiştir. Bu yöntem; tedavi odasında uygulanan iki ve üç boyutlu anatomik görüntüleme ve tedavi alanlarının kontrol işlemidir ve ancak yüksek teknolojik özelliklere sahip cihazlar ile yapılabilmektedir. Bu derlemede son yıllarda radyoterapi alanında meyda na gelen bu büyük teknolojik gelişmeleri ve son 1 yıldır kullanma şansını bulduğumuz IGRT deneyimimizi paylaşmak istiyoruz.Item Kolin’in Merkezi ve Periferik Kolinerjik Nöronlarda ve Kolinerjik İletimdeki İşlevi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Ulus, İsmail Hakkı; Cansev, MehmetÖZET Kolin bir kuaterner amin olup, nörotrasmitter asetilkolinin ve membranın temel yapılarından fosfotidilkolin’in öncül maddesidir. Kolin ayrıca vücutta, metionin ve s-adenosilmetionin rejenerasyonu için gerekli metil gurupla rının vericisi olan, betaine de metabolize olur. Bu derlemede esas olarak kolin’in cholinergic noronal görevlerindeki rolü üzerinde durulacaktır. Kolinerjik nöronların asetilkolin sentezi için kulandıkları kolin esas olarak kaynağı dolaşımdır. Dolaşımdaki kolin’in düzeyi 6-8 saatlik açlık sonrası 10 μM kadardır. Bu düzey yemek sonrası, gıdalardaki kolin‘in miktarına göre, 20-60 μM kadar yükselebilir. Farmakolojik dozlarda tedavi ile de kan kolin düzeyi 200-300 μM kadar yükselebilir. Kolin’i asetilkoline dönüştüren enzim kolinasetiltrasferaz enzimi substratı kolini zayıf bir şekilde doyurulmuş olduğundan plazmada kolin düzeyinin yükselmesi asetilkolin sentezini arttırır. Kolin, yeterince yüksek düzeylerinde (0,5-100 mM gibi), muskarinik ve nikotinik asetikolin reseptörleri ile agonist olarak da etkileşir. Kolin te davisi nörotrasmitter asetilkolin’in sentez ve salıverilmesinde hızlanma ve merkezi ve periferik muskarinik ve nikotinik kolinerjik iletide yükselme ile sonuçlanır. Kolin, burada tartışılacak olan, kolinerjik nitelikte birçok fizyo lojik, farmakolojik ve nörokimyasal etkiler oluşturur.Item Anemiye Neden Olan Dev İnflamatuar Fibroid Polip: Olgu Sunumu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Vardareli, Eser; Tiftikçi, Arzu; Tözün, Nurdan; Özveri, Emel; Ertem, MetinÖZET Giriş ve amaç: İnflamatuar fibroid polip gastrointestinal sistemin nadir görülen, en sık mide antrumundan köken almakla birlikte gastrointestinal sistemin her yerinde görülebilen lezyonudur. Genellikle 1-3 cm boyutların da olan lezyonun tanısı obtrüksiyona bağlı yakınmalarla veya rastlantısal olarak konulmaktadır. Yazımızda anemiye neden olan dev ileal inflamatuar fibroid polip olgusu sunulmuştur. Olgu: 53 yaşında erkek hasta son haftalarda gelişen güçsüzlük ve renk sol gunluğu yakınması ile başvurdu. Fizik muayene ve laboratuar incelemeleri ile demir eksikliği anemisi tanısı konuldu. Anemi etiyolojisi araştırılırken ya pılan kolonoskopide terminal ileumda valv’den yaklaşık 20 cm proksimalde 7-8 cm boyutunda pedinküle polipoid lezyon mevcuttu. Hastaya laparosko pik segmenter ince barsak rezeksiyonu yapıldı. Lezyonun patolojik incele mesinde iltihabi fibroid polip saptandı. Sonuç :İnflamatuar fibroid polip demir eksikliği anemisine yol açabilen poli poid nitelikteki oluşumların ayırıcı tanısında göz önünde bulundurulmalıdır.Item Epiretinal Membran Tedavisinde Pars Plana Vitrektomi ile Kombine İnternal Limitan Membran Soyulması(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Özkırış, AbdullahÖZET Amaç: Epiretinal membranlı (ERM) olgularda internal limitan membran (ILM) soyulması ile kombine pars plana vitrektomi (PPV) sonuçlarının değerlendirilmesi. Metod: Değişik nedenlere bağlı epiretinal membran nedeniyle PPV ile kombine ILM soyulması uygulanan 53 olgunun (63 göz) dosyaları retrospektif olarak incelendi. Olguların 23’ü erkek, 30’u bayan olup ortalama yaşları 59.5 yıl idi. Tüm olgularda cerrahi öncesi ve sonrası görme keskinliği, slit-lamp biomikroskopi, göz içi basıncı (GİB) ölçümü, fundus muayenesi ve fundus floresein anjiografi (FFA) içeren tam bir oftalmolojik muayene yapıldı. Bulgular: Cerrahi öncesi ortalama görme keskinliği 20/200 idi. Ortalama takip süresi 14.3 ay olup cerrahi sonrası görme artışı veya aynı görme keskinliği %96.8 olguda saptandı. Ortalama görme artışı 3.0 sıra olarak saptandı. Cerrahi sonrası en sık gözlenen komplikasyon katarakt gelişimi idi. Postoperatif dönemde bir gözde (%1.5) regmatojen retina dekolmanı gelişti. Hiçbir olguda takip süresi boyunca nüks ERM gelişimi gözlenmedi. Sonuç: ERM’lı olgularda, PPV ile birlikte ILM soyulmasının etkin, güvenilir bir yöntem olduğunu ve görme keskinliğini arttırdığını gözlemledik.Item Süper Bakteriler İçin Antibiyotik Arayışı(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Akyar, IşınÖZET Metisilin-dirençli Staphylococcus aureus (Methicillin resistant Staphylococ cus aureus- MRSA), Vankomisin dirençli Staphylococcus aureus (Methicillin resistant Staphylococcus aureus - VRSA), Vankomisin dirençli Enterococcus (Vancomycin resistant Enterococcus - VRE), Streptococcus pneumoniae, Acinetobacter baumannii, Pseudomonas aeruginosa, Clostridium difficile, çoklu ilaç dirençli Mycobacterium tuberculosis gibi bazı bakteriler ilaçların etkilerinden kurtulma yolları geliştirmişlerdir. Direnç mekanizmaları araştı rılmakla birlikte bu dirençli mikroorganizmalar sağlık çalışanları için halen sorunlar oluşturmaktadır. Bazı yeni antibakteriyel silahlar bu tip bakteriler le başa çıkmak için kullanılabilir. Bu yazıda günümüzde karşılaşılan dirençli bakterilere karşı geliştirilen ve tedavide başarıyla kullanılan yeni antibiyo tiklerin gözden geçirilmesi amaçlanmıştır.Item Kardiyak Diyagnostik Kateterizasyon Sırasında Sol Ventriküler Perforasyon Olgusu: Klinik Takip ve Tedavi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Dağdelen, Sinan; Yüce, MuratÖZET Koroner arter hastalığı ön tanısı ile hastaya standart anjiografi sonrası sol ventrikülografi yapılırken, kullanılan “pigtail” sol ventrikül duvarını perfore etti. Gelişen hemoperikardium klinik ve ekokardiyografik olarak takip edil di. Bu komplikasyon, operasyon gerektiren bir durum gelişmeden spontan olarak stabilize oldu ve tamponad gelişmeden noninvaziv takip ile hasta taburcu edildi.Item Fetal İnme Tanısında Prenatal MR Görüntüleme ve Önemi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Özcan, Ümit Aksoy; Işık, Uğur; Damlacık, Atilla; Erzen, CananÖZET Amaç: Bu çalışmada amacımız fetal inme tanısında ve etyolojisinin saptan masında prenatal MR görüntülemenin katkısını değerlendirmektedir. Hastalar ve Yöntem: 2006 Ocak-2009 Aralık tarihleri arasında bölümümüz de yapılan 222 prenatal MRI olgusunun retrospektif olarak incelenmesinde fetal inme kriterlerine uyan toplam 8 olgu (ortalama gestasyonel yaş 25.6 hafta (20-33 hafta)) saptanmıştır. Olgular 1.5T MR cihazında “receive only” vücut sarmalı ile annelere sedasyon uygulanmadan incelenmiştir. Görüntü ler T2 ağırlıklı HASTE, FLASH 2D T1 ağırlıklı ve diffüzyon ağırlıklı sekanslarla elde edilmiştir. Bulgular: Toplam 8 fetusta (%3.6) inme saptanmıştır. Bunların 6’sında (%75) intraventriküler ve/veya germinal matriks kanaması saptanmıştır. Bir fetusta ikiz eşi ölümüne bağlı parietal lob yerleşimli kistik ensefaloma lazi sahası gözlenmiştir, bir fetusta ise posterior fossada torkular herofili yerleşimli, tentorium ve vermisi iten, T2’de santrali hipointens dural sinus anevrizması ve eşlik eden hematoma bulgusu saptanmıştır. Bu gebelikler den dördü sonlandırılmıştır. Sonuç: Prenatal MR görüntüleme fetal inme tanısı etyolojisini saptamak için önemlidir. Fetal dönemde erken tanınması terminasyon kararı veya do ğurtulan hastalarda yakın nörolojik takip olasılığı sağlamaktadır.Item Entübe ve Sedatize Yoğun Bakım Hastalarının Pozisyon Verme ve Aspirasyon Sırasındaki Ağrı Davranışları(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Esen, Hasibe; Öntürk, Zehra Kan; Badır, Aysel; Aslan, Fatma EtiÖZET Ağrı değerlendirmesinde en güvenilir kaynak hastanın kendisidir. Ancak yoğun bakım hasta (YBH)’ları çoğu zaman entübe ve sedatize oldukları için ağrılarını davranışlarıyla ifade ederler. Amaç: Çalışma, entübe ve sedatize YBH’ larının ağrı davranışlarını belirle mek amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmanın evrenini, bir üniversite hastanesinin Yoğun Bakım Ünite (YBÜ)’sinde tedavi gören hastalar; örneklemi ise ilgili ünitede entübe ve sedatize olan, 38 hastanın pozisyon verme ve aspirasyon sırasında 228 ağrı dav ranışı oluşturdu. Veriler, Veri Toplama Formu, ‘Davranışsal Ağrı Ölçeği (DAÖ)’ ve ‘ Ramsay Sedasyon Ölçeği (RSÖ)’ ile araştırmacılar tarafından katılımlı gözlem yöntemiyle toplandı. Değerlendirme ‘Statistical Package for Social Sciences (SPSS)’ programı ile yapıldı ve 0.05 anlamlılık düzeyinde yorumlandı. Bulgular: Toplam 228 gözlemin % 30.3 (n=69)’ünde ağrı davranışı belirlendi. Aspirasyon işleminin pozisyon verme işlemine göre daha fazla (% 65.2; n=45) ağrı davranışına neden olduğu görüldü. Her iki ağrılı uygulama sırasında da en fazla (%50; n=33) gözlenen ağrı davranışı “ bacakları karına çekme” idi. Sonuç: Sedatize ve entübe YBH’ların yaklaşık üçte birinin pozisyon verme ve aspirasyon gibi bakım uygulamaları sırasında ağrı hissetmeleri oldukça düşündürücüdür. Aynı zamanda YBH’ların sedatize iken ağrılarını davra nışlarıyla bildirmeye çalışması sağlık profesyonellerince dikkate alınması gereken bir durumdur.Item Multipl Risk Faktörü Olan Bir Hastada Endoluminal Bilateral Femoropopliteal Bypass(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-04-01) Alhan, Cem; Karabulut, Hasan; Şenay, Şahin; Toraman, Fevzi; Çağıl, HüseyinÖZET Bu olgu sunumunda protez mitral kapağı olan ve meme karsinomu nedeniyle mamoplasti operasyonu geçirmiş olan 66 yaşında bir bayan hastadaki bilate ral femoropopliteal seviyede multipl kritik uzun segment stenozun endolümi nal yöntem ile tedavisi anlatılarak bu yöntemin etkinliği tartışıldı.