Browsing by Author "Demir, Figen"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Item Cerrahi Sonrası Ağrı Insidansı ve Analjezik Kullanım Miktarının Belirlenmesi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2016-02-01) Acar, Kadriye; Acar, Hüseyin; Demir, Figen; Aslan, Fatma EtiÖZET Amaç: Cerrahi ağrı tüm dünyada hastaların sıklıkla şikayetçi olduğu bir durumdur. Son yıllarda farmakoloji ve teknoloji alanında kaydedilen tüm gelişmelere rağmen cerrahi ağrı hala ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu araştırma bir cerrahi kliniğinde hastaların ağrı insidansını ve analjezik kullanımını belirlemek amacıyla yapıldı. Hastalar ve Yöntem: Araştırma 01.09.2012-01.01.2013 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi genel cerrahi kliniğinde yatan ve abdominal cerrahi girişim geçirmiş, cerrahi sonrası ikinci günde olan araştırmaya katılmayı kabul eden 150 hasta ile gerçekleştirildi. Hastaların ağrı düzeylerini ölçmek için sayısal değerlendirme ölçeği kullanıldı. Veriler yüz yüze görüşme yöntemiyle toplanıp araştırmacı tarafından veri toplama formuna kayıt edildi. Bulgular: Araştırma sonucunda hastaların %77.3’ünün farklı derecelerde ağrısı olduğu, %22.7’sinin hiç ağrısı olmadığı bulundu. Hastaların bireysel özellikleri, önceki cerrahi bulguları ve başka yerde ağrı bulguları ile cerrahi ağrı arasında ilişki saptanmadı. Hastaların %3’ünün hiçbir analjezik almadığı, %78’inin sadece opioid türü analjezik aldığı geri kalan hastalara da opioid, non streoit anti inflamatuar ilaç (NSAİİ) ve asetominofen (parasetamol) ’in tekli veya kombine şekilde intravenöz (IV) yoldan uygulandığı belirlendi. Sonuç: Cerrahi ağrı insidansının yüksek olduğu, yeni ve kanıtlanmış ağrı giderme tekniklerinin varlığına rağmen bunlardan yeterince faydalanılmadığı görüldü. Hemşireler ağrı tedavisinde güncel yaklaşımları takip etmeli, etkin ağrı tedavisi yöntemlerini kullanmak amacıyla diğer disiplinleri harekete geçirmelidir.Item Did Dermatological Hospital Referrals and Practice of Dermatologists Change in Between Pre-covid and Covid Era? A Short-term Preliminary Evaluation(WOLTERS KLUWER MEDKNOW PUBLICATIONS, 2022-01-01) Kavak, Ayse; Erfan, Gamze; Aydingoz, IkbalEsen; Demir, Figen; Tukenmez-Demirci, Guelsen; Biyik-Ozkaya, Dilek; Demircioglu, Deniz; Yilmaz, Murat; Karapicak, Rabia; Sahin, SedefObjective: In this descriptive study, we aimed to evaluate features of dermatology referrals before and after Covid-19 pandemic. Materials and Methods: The patients referred to dermatology outpatient clinics of Acibadem Group Hospitals in Istanbul between the time intervals 2019 March 1st and August 31st (Group G1) and 2020 March 1st and August 31st (Group G2) were included in this study. G1 and G2 groups were compared in terms of age, gender, mean duration of complaints, the most common five anatomic regions and the most common five dermatoses. Results: Referral rate after Covid-19 pandemic was decreased by 40\%. Face (p=.0013, OR= 1.20, 95\% CI=1.07-1.34), scalp (p=.02, OR=1.23, 95\% CI=1.02-1.48) and hand (p=.04, 95\% OR=1.24, 95\% CI=1.00-1.54) were more common locations in 2020 (group G2) than in 2019 (G2 group). The most common five dermatoses were contact dermatitis (8.3\%), acne (8,1\%), wart (7,0\%), seborrheic dermatitis (5,7\%) and pyoderma (5,5\%) in G1 (2019), while the order was contact dermatitis (10,6\%), acne (7,5\%), seborrheic dermatitis (6,5\%), wart (6,4\%) and pyoderma (4,9\%) in G2 (2020). Contact dermatitis showed a significant increase after pandemic (p=.0017, OR=1.29, 95\% CI=1.10-1.51). In 2020, psoriasis and lichen planus showed a two-fold increases (P <.001, OR=2.00, 95\% CI=1.43-2.79 and p=.03, OR=1.92, 95\% CI=1.09-3.38, respectively), whereas frequency of molluscum contagiosum decreased significantly (p=.03, OR=0.49, 95\% CI=0.26-0.92). Conclusion: Although we found some remarkable results, relatively short-term period design with the limited patient population of this study needs to be verified in more comprehensive studies.Item Knowledge, attitudes and misconceptions of primary care physicians regarding fever in children: a cross sectional study(BMC, 2012-01-01) Demir, Figen; Sekreter, OzgurBackground: Fever is an extremely common sign in paediatric patients and the most common cause for a child to be taken to the doctor. The literature indicates that physicians and parents have too many misconceptions and conflicting results about fever management. In this study we aim to identify knowledge, attitudes and misconceptions of primary care physicians regarding fever in children. Methods: This cross-sectional study was conducted in April-May 2010 involving primary care physicians (n=80). The physicians were surveyed using a self-administered questionnaire. Descriptive statistics were used. Results: In our study only 10\% of the physicians knew that a body temperature of above 37.2 degrees C according to an auxiliary measurement is defined as fever. Only 26.2\% of the physicians took into consideration signs and symptoms other than fever to prescribe antipyretics. 85\% of the physicians prescribed antipyretics to control fever or prevent complications of fever especially febrile seizures. Most of the physicians (76.3\%) in this study reported that the height of fever may be used as an indicator for severe bacterial infection. A great majority of physicians (91.3\%) stated that they advised parents to alternate the use of ibuprofen and paracetamol. Conclusions: There were misconceptions about the management and complications of fever. There is a perceived need to improve the recognition, assessment, and management of fever with regards to underlying illnesses in children.Item Sağlık Kuruluşuna Başvuran Hastaların Kadına Yönelik Şiddete Yaklaşımlarının Değerlendirilmesi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2017-01-01) Pakiş, Işıl; Demir, Figen; Bektaş, Gülfer; Altın, Ufuk; Yıldırım, SinanÖZET Bu çalışmada kadına yönelik şiddete karşı bilgi ve farkındalık araştırılması ve sosyo demografik özelliklerin bilgi ve farkındalığa etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu tanımlayıcı çalışmada Türkiye’nin doğusundaki iki farklı hastanede Kasım-Aralık 2013 tarihlerinde yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanan anket formu kullanılmış tır. Anket formu araştırmacılar tarafından hazırlanmış ve onay veren kadınlara uygulanmıştır. Anket formu demografik özellikler, kadına yönelik şiddet konusunda bilgi ve farkındalık sorularından oluşmak tadır. Kadına yönelik şiddet toplam bilgi skoru ölçülmüştür. Veriler SPSS 15 sürümü kullanılarak analiz edilmiştir. Anket formu 196 kadına uygulanmıştır. Araştırmaya katılan kadınların yaş ortalaması 30.98±5.74’dır. Katılımcıla rın büyük çoğunluğu (%94.9’u) küçük düşürme ve aşağılama gibi davranışları şiddet olarak tanımlamıştır. Öner melerden elde edilen toplam bilgi puan ortalaması 11.61, standart sapma 2.69’dur. (En yüksek:15, en düşük:6). Medeni duruma, eğitim durumuna, başvurdukları hastaneye göre katılımcıların bilgi puan ortalamaları arasında bir fark yoktur (p>0.05). Kadınların kadına yönelik şiddete karşı farkındalık ve bilgi düzeylerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.Item Tanı ve Tarama Test Sonuçlarının Klinik Karar Verme Sürecinde Kullanılması(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2014-04-01) Demir, FigenÖZET Tanı testlerinin hasta ve sağlam olanları ayırmadaki başarısını tanımlamak için duyarlılık, seçicilik, pozitif ve negatif tahmin değerleri gibi bazı ölçütler kullanılmaktadır. Duyarlılık ve seçicilik tanı testinin özellikleri olup bir kişinin hasta olma olasılığı hakkında fikir vermez. Bir kişide test sonrası hastalık olasılığını tahmin etmede pozitif ve negatif tahmin değerleri kullanılabilir, ancak bu sonuçları kişiye özel tahmin etmek klinikte uygulanabilir değildir. Bu amaçla olabilirlik oranı ve test öncesi olasılık kullanılır. Pozitif ve negatif olabilirlik oranlarının kullanımı klinik olarak daha pratiktir. Hekime test sonrası hastalık olasılığını her bir hasta için tahmin etme olanağı sağlar. Bir test sonucu için olabilirlik oranı, gözlemlenen sonucun hasta olanlarda gerçekleşme olasılığının, hasta olmayanlar arasındaki gerçekleşme olasılığına oranıdır. Bir kişide test sonrası olasılığı saptamak için Olabilirlik oranı ve test öncesi olasılık birlikte kullanılır. Nomogram; test sonrası olasılığı tahmin etmede olabilirlik oranı ve test öncesi olasılığın birlikte kullanımına olanak sağlayan bir araçtır.Item The Changing Prevalence of Non-Alcoholic Fatty Liver Disease (NAFLD) in Turkey in the Last Decade(AVES, 2021-01-01) Degertekin, Bulent; Tozun, Nurdan; Demir, Figen; Soylemez, Gizem; Parkan, Sirin; Gurtay, Ezgi; Mutlu, Deniz; Toraman, Meltem; Seymenoglu, Tolga HayrettinBackground: The true prevalence of non-alcoholic fatty liver disease (NAFLD) is unknown in Turkey due to a lack of population-based studies. The aim of this study was (i) to determine the overall and region-specific prevalence of NAFLD in TurkeyItem The state of ethics education at medical schools in Turkey: taking stock and looking forward(BMC, 2020-01-01) Kavas, Mustafa Volkan; Ulman, Yesim Isil; Demir, Figen; Artvinli, Fatih; Sahiner, Melike; Demiroren, Meral; Senyurek, Gamze; Pakis, Isil; Bakirci, NadiBackground Ethics teaching is globally considered an essential part of medical education fostering professionalism. It does not only provide knowledge for good clinical conduct, but also trains medical students as virtuous practitioners. Although Turkey has had a considerable experience in ethics education of healthcare professionals, the general state of ethics curricula at medical schools in Turkey is unknown. Methods The purpose of this study was to collect comprehensive data about the ethics education programs at medical schools in Turkey. To this aim, we designed a cross-sectional descriptive questionnaire survey which focuses on the content, teaching years, teaching, assessment and evaluation methodologies, workforce and infrastructure. We delivered the questionnaire to all medical schools in Turkey. Seventy-nine medical schools participated in this study (response rate: 78\%). Results Although most institutions had an undergraduate ethics curriculum (91.1\%), the findings suggest deficiency of teaching personnel (34.2\% had no instructors). Furthermore, the distribution and composition of the workforce was imbalanced. The content varies largely among institutions. Medical schools with an ethics department were more likely to diversify teaching topics. However, ethics education was largely based on the four-principle approach. The content was usually conveyed to students theoretically. Around 90\% of schools had classroom lectures. It is the only method used at one-third of them. Clinical ethics education was mostly lacking. Multiple-choice tests were widely used to assess and evaluate student attainments (86.1\%). Conclusions Staff qualified to teach ethics and ethics education integrated into the six-year medical curriculum given by a multidisciplinary team are urgent necessities. Considering teaching, assessment and evaluation methodologies used, most medical schools seem to fall short of fostering students to develop ethical attitudes. Endeavors aiming for modern topics should be encouraged. As the organization ethics education change continuously, we think that a platform for monitoring ethics education at medical schools in Turkey should be established. Such a body would help ethics instructors to network and find solutions to current problems and build shared wisdom.