Cilt 11

Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11443/101

Browse

Search Results

Now showing 1 - 10 of 37
  • Thumbnail Image
    Item
    360 Derece Performans Değerlendirme Sistemi ve Özel Bir Sağlık Kuruluşu Uygulama Örneği
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-11-01) Bircan, Bahar; Bektaş, Gülfer; Aytaç, Büşra
    ÖZET İşletmelerin insan kaynakları yönetimi fonksiyonlarından biri olan performans değerlendirmede etkinliğin ve verimliliğin ölçülebilmesi son derece önemlidir. Küreselleşmenin etkisi ile değişen ve gelişen koşullara uyum sağlamak durumunda kalan işletmeler için performans değerlendirme çalışmalarının önemi artmış, hem kamu hem de özel sektörde çeşitli yöntemlerle uygulanmaya başlamıştır. Özellikle son on yılda performans değerlendirme süreçlerinin ve yöntemlerinin hızlı bir ilerleme kaydettiği görülmektedir. Örgütler ise yaşanan bu değişimlere ayak uydurabilmek için, işgörenlerin; kendileri ve üstlerinin yanı sıra diğer çalışma arkadaşları ve bazı durumlarda hizmet veya ürün sundukları müşterileri tarafından da değerlendirilmesini sağlayan 360 derece performans değerlendirme sistemini tercih etmeye başlamışlardır. Bu çalışmada amaçlanan, 360 derece performans değerlendirme yönteminin sistem içerisindeki etkisine yer vermekle beraber, diğer hastane çalışanları için uygulanabilirliği konusunda zemin oluşturmaktır. Ayrıca, Türkiye genelinde hizmet sunan özel bir sağlık kuruluşunun 360 derece performans değerlendirme sistemi detaylı şekilde incelenmiş, değerlendirme detayları ve sonuçları paylaşılmıştır.
  • Thumbnail Image
    Item
    Hipofizit
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-11-01) Kara, Müjdat
    ÖZET Hipofizit, hipofiz bezinin otoimmun heterojen inflamatuar bir hastalığıdır. Primer ve sekonder olmak üzere 2 formda görülür. Lenfositik hipofizit en sık görülen hipofizit formudur ve hipofizin hormonal sekresyonlarını bozabilen, hipofiz adenomlarını taklit edebilen ve bazen hipofiz yetersizliği ile mortaliteye neden olabilen bir hastalıktır. Tedavide amaç var olan semptomların azaltılması, hipofizer kitlenin küçültülmesi ve meydana gelen hormonal eksikliklerin giderilmesidir. Medikal tedavide en sık kullanılan ilaçlar glukokortikoidlerdir ve hipofiz bezinin küçülmesini ve hipofiz fonksiyonlarının düzelmesini sağlarlar. Glukokortikoidlerin yetersiz kaldığı olgularda azotiopurin, methotrexate, cyclosporin A gibi diğer immusupresif ilaçlar kullanılabilir. Cerrahi tedavi bazı olgularda gerekli olabilir. Bu değerlendirmede, güncel literatür bilgileri ışığında hipofizitin sınıflaması, klinik önemi ve tedavi yaklaşımları tartışılmıştır.
  • Thumbnail Image
    Item
    Abiotrophia Defectiva Endocarditis Related to Mitral Valve Prolapse: A Case Report
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-11-01) Güllü, Ahmet Ümit; Şenay, Şahin; Boğa, Salih Anıl; Alhan, Cem
    ABSTRACT Abiotrophia defectiva is a very rare and important cause of culture-negative infective endocarditis and may cause insidious clinical progression. Clinicians should be aware of this bacterium when dealing with blood culturenegative endocarditis especially in patients with predisposing factor such as mitral valve prolapse.
  • Thumbnail Image
    Item
    Türkiye Genelinde Prematüre Tanı-Tedavi Merkezlerinin ve Bu Merkezlerde Çalışan Uzman Göz Doktorlarının Çalışma Koşulları ve Tedavi Tercihleri
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-11-01) Eriş , Erdem; Bekmez, Sinem; Perente, İrfan; Cenk Çelebi, Ali Rıza
    ÖZET Amaç: Türkiye genelinde prematüre tanı ve tedavi merkezlerinin öncelikli tedavi tercihlerini ve çalışma koşullarını değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: En az bir yıl prematüre (PR) tanı ve tedavi merkezlerinde çalışmış göz uzmanlarına çalışmaya katılmaları için davet yollandı. Kabul eden uzmanlar çalışmaya dâhil edildi. Çalışmaya katılanlar online olarak Google anketler üstünden değerlendirilmeye alındı. Bulgular: PR tanı ve tedavi merkezinde çalışan 26 göz uzmanı çalışmaya katıldı. Çalışma koşullarından uzmanların %46,2 si orta seviyede memnunken %11,5’i hiç memnun olmadığı görüldü. PR muayenesi merkezlerin %84,6’sında diğer hastalardan ayrı bir yerde yapıldığı görüldü. Tanı ve tedavi merkezlerinde en sık bulunan görüntüleme cihazı olarak kameralı indirekt oftalmoskop olduğu görüldü. Agresif posterior prematüre retinopatiler (APROP) dışındaki prematüre retinopatilerin tedavilerinde uzmanların öncelikli tercihlerinin lazer fotokoagülasyon olduğu görüldü. Sonuç: PR tanı ve tedavi merkezlerinin olanakları, verilen destekler ve çalışan personelin memnuniyetleri bölgelere göre belirgin değişiklikler gösterebilmektedir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Ratlarda Trinitrobenzensulfonik Asit ile Oluşturulan Deneysel Kolitte Kısa Zincirli Yağ Asitlerinin Epitel Onarımına Etkisi
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-11-01) Kara , Müjdat; Tezel, H. Ahmet
    ÖZET Amaç: Bu araştırmanın amacı, trinitrobenzensulfonikasid (TNBS) ile deneysel kolit oluşturulan ratları kullanarak kısa zincirli yağ asitlerinin ülseratif kolit tedavisindeki yerini tartışmaktır. Yöntem: Bu araştırmada, deneysel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Ortalama ağırlıkları 150±30 gr. arasında değişen 30 dişi Wistar cinsi rat çalışma grubunu oluşturmuştur. Ratlar randomize olarak 10’ar adetlik üç gruba ayrılmıştır. Gruplar, iki grup deney, bir grup kontrol grubu olmak üzere yine randomize olarak atanmıştır. Birinci deney grubuna 3. günden itibaren günde iki kez intrakolonik olarak KZYA, ikinci deney grubuna ilk günden itibaren günde iki kez KZYA olarak uygulanmıştır. Kontrol grubuna ise 3. günden itibaren günde iki kez serum fizyolojik uygulanmıştır. 6. günde çalışma sonlandırılarak ratlar dekapite edilmiştir. Kolon mukozasının makroskopik ve mikroskobik değerlendirmesiyle MPO aktivitesi değerlendirmesi yapılmıştır. Bulgular: 1.-2., 2.-3., 1.-3. grupların kolon makroskopileri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05; p<0,01; p<0,01). 1.-2. grupların kolon MPO’ları arasında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır (p=0,139). 1.-3. ve 2.-3. grupların kolon MPO’lan istatistiksel olarak anlamlı derecede farklılaşmaktadır (p<0,05; p<0,01). Tartışma: Araştırma sonuçlarına göre, 2. gruptaki kolon makroskopik skorlaması ve MPO aktiviteleri, 1. ve 3. gruplara nazaran istatistiksel olarak anlamlı derecede başarılıdır. Bu bulgu, KZYA’nin ÜK tedavisinde alternatif bir seçenek olabileceği sonucunu doğurmaktadır.
  • Thumbnail Image
    Item
    Hidroksisinamik Asit Türevlerinin Canlı-Dışı Helicobacter Pylori Karşıtı Etkileri ile Üreaz Enzimini Engelleme Etkinliklerinin Araştırılması
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-11-01) Oktem Okullu, Sinem; Mansur, Nesteren; Mozioglu, Erkan; Kolgazi, Meltem
    ÖZET Helicobacter pylori (H. pylori), insanlarda, gastrit, peptik ülser, gastrik kanser ve mukoza ilintili lenfoid doku lenfoması gibi ciddi mide hastalıklarına yol açan önemli bir hastalık etkenidir. H. pylori, ürettiği üreaz enzimleri sayesinde üreyi, karbondioksit ve amonyağa parçalayarak mide çeperinin asidik koşullarını normal pH’ya getirip hayatta kalabildiği için bu bakterilerle vücudun savaşımı kolay değildir. H. pylori enfeksiyonları için antibiyotikler mevcut olsa da antibiyotik direnci gelişimi nedeniyle bu tedaviler sonuçsuz kalabilmekte ve yeni antibiyotiklere gereksinim her geçen gün artmaktadır. Hidroksisinamik asit türevleri basit fenolik asitler olup meyvelerde, meyve çekirdeklerinde ve sebzelerde bulunmaktadır. Ferulik asit, kafeik asit, p-kumarik asit, sinapik asit, sözü edilen bu fenolik asit grubuna ait olup antioksidan, anti-inflamatuvar, antimikrobiyal özelliklere sahiptir ve bu nedenle bazı bakteri enfeksiyonlarının tedavisinde, ilaçlara seçenek olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmamızda, bu üç fenolik asidin H. pylori üzerindeki antimikrobiyal etkinliği ve ürez enzimini engelleme etkisi araştırıldı. Hidroksisinamik asit türevlerinin anti-H. pylori etkisi H. pylori G27 standart suşu üzerinde test edildi. Minimum inhibisyon konsantrasyonu (MİK), değerleri 512 ila 0,5 ug/mL arasında değiştiği seri tüp seyreltme yöntemiyle, minimum bakterisidal konsantrasyon (MBK) değerleri ise MİK içinde kullanılan aynı konsantrasyonlarda canlı ve ölü bakterilerin nispi oranının hesaplanması ile belirlendi. MİK için CLSI M07-A9, MBC için CLSI M26-A protokolleri kullanıldı. Ureaz inhibisyon aktivitesi Helicheck, üreaz aktivitesine özgü indikatörlü besiyerinde ölçülmüştür. H. pylori’ye karşı test edilen tüm bileşikler için MİK 64 ug/mL ve MBK 128 ug/mL idi. Test edilen bileşiklerin H. pylori tarafından salgılanan üreaz enzimi üzerinde hiçbir inhibisyonu saptanmadı. Nükleotid salma deneyi sonuçlarına göre, hidroksisinamik asit türevlerinin bakteri zarında hasara sebep olması ile zarda oluşan deliklerden dışarı salınma eğiliminde olması beklenen herhangi bir nüklotit miktarı ölçülememiştir. Gerçekleştirilen bu çalışma, literatür taramalarımız doğrulutusunda, hidroksisinamik asit türevlerinin anti-H. pylori aktivitesini gösteren ilk çalışmadır. Bu bileşiklerin anti-H. pylori üzerindeki etki mekanizmasını anlamak için daha ileri analizlere ihtiyaç vardır.
  • Thumbnail Image
    Item
    Evaluation of Anthropometric Measurements with Sociodemographic Characteristics and Nutritional Status of Female Health Professionals
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-11-01) Erzurum Allim , Nural; Antıcı Çolak , Gözde; Karakaya, Rahime Evra; Dündar, Selin
    ABSTRACT This study was planned to evaluate the anthropometric measurements with sociodemographic characteristics and nutritional status of 134 women health professionals aged 20-50 years. Food frequency questionnaire form was applied by a trained dietitian for assessment of dietary intake. Anthropometric measurements such as body weight, height, waist circumference and hip circumference were taken. Physical activity status was determined by a one-day physical activity registration form. According to the BMI classification, 39.6% of women were overweight and 14.2% of them were obese. Daily carbohydrate intake was higher in normal weight (48.3%) than obese individuals (41.4%) (p<0.05). The prevalence of obesity is high among female health professionals. Unbalanced dietary macronutrient composition like low carbohydrate/high fat intake may lead to obesity.
  • Thumbnail Image
    Item
    COVID-19 Enfeksiyon Hastalığı Salgınına Biyoetik Açıdan Bakış
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-03-03) Işıl Ülman, Yeşim
    ÖZET Enfeksiyon hastalıkları, hayvandan insana, insandan insana bulaşabilen, tanı konabilir, tedavi edilebilir, iyileşti rilebilir ve önlenebilir hastalıklardır. İnsanlarda hastalık, sakatlık ve ölüme neden olabildiklerinden, enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele önemlidir. Tıp ve bilim tarihi açısından bakıldığında, insanlık, enfeksiyon hastalıklarıyla mücadelede bağışıklama yöntemiyle önemli başarılar elde etmiştir. 2019 Aralık ayında Çin’de ilk kez saptanan yeni koronavirüs (SARS-CoV-2), COVID-19 adı verilen akut solunum yolu enfeksiyon hastalığına yol açmış; kısa sürede dünya üzerinde yayılarak pandemiye dönüşmüş, toplumsal ve ekonomik sorunlara yol açmıştır. Salgınla mücadelede bilimsel olarak ne yapmak gerektiğini anlamanın yanı sıra bu mücadelenin “nasıl” yapılaca ğının, hangi tutum ve davranışlarla yönetileceğinin, bir başka deyişle, meselenin etik boyutunun sorgulanmasına ihtiyaç vardır. COVID-19 salgını ile mücadelede, kanıta dayalı bilimsel, tıbbi müdahale sürerken; biyoetik açıdan, gelişmelerin açıklık, şeffaflık ve gerçekçilikle kamuoyuyla paylaşıldığı; herkese eşitlikle muamele edildiği, ka rantina ve izolasyon durumlarında kişi özerkliğinden, toplum sağlığı adına orantılı, ölçülü fedakarlık beklendiği; insanlar, hastaneler, birimler ve ülkeler arasında dayanışma ve işbirliğinin desteklendiği; hükümetlerin hesap verilebilirlikle halkın ihtiyaçlarına cevap verebildiği, iktisadi hayatın karşılıklı işbirliği ve dayanışma ile destek lendiği, insan haklarına ve onuruna uygun; insani, çoğulcu, çevreye, biyosfere, biyoçeşitliliğe, gelecek nesillere saygılı ve sorumlu tutum ve davranışlarla salgın yönetimi önerilir.
  • Thumbnail Image
    Item
    Susceptibility-Weighted Imaging in Grading of Infiltrative Glial Tumors
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-03-03) Ocak, Firuze; Yıldız, Mehmet Erdem; Dinçer, Alp
    ABSTRACT Purpose: Histopathological and radiological examination is necessary for the evaluation of tumor types and staging. Histopathologic examination is considered as the gold standard, while the radiological examination is used for preoperative evaluation. The purpose of the present study was to evaluate susceptibility-weighted imaging (SWI) the in grading of infiltrative glial tumors. Materials and Methods: The SWI sequences in pre-operative magnetic resonance imaging (MRI) images were retrospectively assessed in a total of 67 patients (mean age, 36.7 years; age range, 4–79 years; 29 female, 38 male) who were diagnosed with a glial tumor based on histopathological examination. The numbers of punctate intratumoral susceptibility sign (ITSS) in the SWI sequence in the tumors were determined by two radiologists on a consensus-based approach. Lesions with no ITSS were graded as Grade 0, while those having 1–5, 6–15, >15 ITSS were categorized as Grade 1, Grade 2, and Grade 3, respectively. No susceptibility was classified as ITSS, “non-punctate with blurred margins” and diffuse susceptibility were categorized as >15. ITSS grades were compared to the results of histopathological grading and diagnosis. Results: The sensitivity, specificity, negative predictive value, and positive predictive value of the presence of ITSS regarding differentiating high and low-grade glial tumors were 97.6%, 88%, 95.65%, and 93.18%, respectively. Conclusion: In diffuse glial tumors, while the presence of ITSS is indicative of high-grade tumors, its absence is associated with low-grade tumors. These data suggest that the presence rather than the number of ITSS yields more information on the grade of this type of tumor.
  • Thumbnail Image
    Item
    Adana Acıbadem Hastanesinde Hastane Enfeksiyonları Surveyansı: Bir Yıllık Analiz Sonuçları
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020-03-03) Karagun, Barbaros Şahin; Akyıldız, Özay; Onaç, Hilal; Kaya, Fadime; Erdemler, Filiz; Çetin, Taylan Özgür; Antmen, Bülent; Soyupak, Bülent; Alhan, Emre
    ÖZET Amaç: Hastanemizde gelişen hastane enfeksiyonuna (HE) neden olan etkenlerin dağılımı ve antibiyotik duyarlılıklarının belir lenmesi. Hastalar ve yöntem: Yaklaşık 116 yatak kapasiteli hastanemizde, Ocak 2017 – Aralık 2017 tarihleri arasındaki hastane enfeksiyon ları surveyans yöntemi ile retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Ocak 2017-Aralık 2017 tarihleri arasında Acıbadem Adana Hastanesinde 9931 hasta yatışı yapıldı. Hastaların 92’sinde hastane enfeksiyonu geliştiği saptandı. Tüm hastane genelinde enfeksiyon hızı %1,32 idi. HE dağılımı; 30 hastada bakteriyemi (%29,4), 22 hastada cerrahi alan enfeksiyonu (%21,5), 20 hastada üriner sistem enfeksiyonu (%19,6) ve 15 hastada pnomoni (%14,7) olarak saptandı. Çocukluk yaş grubunda bakteriyemi ve pnömoni, yetişkin yaş grubunda ise üriner sistem ve cerrahi alan enfeksiyonu en sık sapta nan HE idi. HE gelişen hastaların %97,7’de bir ya da daha fazla etken izole edilirken, %2,3’de herhangi bir etken izole edilemedi. Hastane genelinde en sık izole edilen mikroorganizmalar sırasıyla; Klebsiella spp. (%29,5), E.coli (%22,7), maya mantarları %20 ,5 ve S.aureus (%9) idi. HE en sık olarak onkoloji servisinde (%57,8), genel yoğun bakım ünitesinde (%24,5) ve pediatrik kemik iliği ünitesinde (%17,6) görüldü. Sonuçlar: HE yataklı tedavi kurumlarının hizmet kalitesinin önemli göstergelerinden biri olup artık tüm dünyada önemli bir sağ lık sorunu olarak görülmektedir. HE önlemek için düzenli olarak surveyans çalışmaları yapılarak elde edilen sonuçlar düzenli bir şekilde takip edilmeli, ayrıca gereksiz invaziv işlemlerden kaçınılmalıdır. Tüm hastaneler ve hastane içinde birimlerin; hastane enfeksiyonuna neden olan mikroorganizmaları ve bunların direnç oranlarını surveyans çalışmaları ile belirlemeleri, tedavi karar larını buna göre vermeleri gerekir.