Sayı 1
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11443/31
Browse
Search Results
Item Acıbadem Üniversitesinde ve Dünyada Fetal Nörolojiye Multidisipliner Yaklaşım(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Özcan, Ümit Aksoy; Işık, Uğur; Damlacık, Atilla; Lembet, Arda; Bodur, Harika; Erzen, Canan; SAv, AydınÇocuk sağlığı değerlendirmesi günümüzde antenatal dönemde başlamakta ve fetus sağlığı daha ayrıntılı ele alınmaktadır. Antenatal tanıda etkinliğini kanıtlamış ve değişmez yerini almış bir yöntem olan ultrasonografi ye ek olarak son yıllarda sıklıkta MR görüntüleme kullanılmaktadır. Fetal MRG gü nümüzde fetal beynin yapısal bozukluklarının değerlendirilmesinde etkin bir yöntem olarak kabul görmüştür. Fetal santral sinir sisteminin (SSS), konusun da uzmanlaşmış multidisipliner bir ekip tarafından incelenmesi, bu karmaşık tıp konusunda daha çok önem kazanmıştır. Ailelerin uygun şekilde bilgilendi rilmesi ve klinik kararların doğrulukla verilebilmesi amacıyla interdisipliner işbirliğine ve eğitime öncelik verilmelidir.Item Etik, Biyoetik, Hukuk: Temel Kavramlar ve Yaklaşımlar(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Ilman, Yeşim IşılÖZET Bu çalışmanın iki ana hedefi vardır. İlk olarak ahlak, etik, ödev, görev ve biyoetik gibi etik çalışma alanının temel kavramlarını ayırıcı özellikleri ile tanımlamak amaçlanmıştır. Bunun için etik çalışma alanında tarihsel ve toplumsal bakış açısı ile ahlaktan biyoetiğe evrilen süreç tanımlanmaya ve bunu yaparken evrensel biyoetik perspektifi korunmaya çalışılmıştır. İkinci olarak biyoetik ve hukuk disiplinlerinin birbirlerini karşılıklı etkiledikleri yakın geçmiş süreci, literatürden örnek vakalar ile açıklanmaya çalışıl mıştır. Sonuç olarak, bu karşılıklı etkileşimin ürünü olarak yakın dönemde doğan ve gelişmekte olan sağlık hukukunun kısa tarihi ve geleceğe ilişkin öneriler vurgulanmıştır.Item Bosniak Tip III Böbrek Kistinin Spontan Regresyonu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Coşkuner, Enis Rauf; Özkan, BurakÖZET Abdominal ultrason ve kompüterize tomografi gibi non-invaziv diagnostik aletlerin yaygın kullanımı ile böbrek kistleri daha artan bir sıklıkla teşhis edil meye başlamıştır. Bosniak, cerrahi olmayan (tip I ve tip II) ile cerrahi işlem gerektirenleri (tip III ve tip IV) düzenlemek amacıyla bir sınıfl ama sistemi oluşturmuştur. Tip II ve tip III kistik lezyonların arasında net bir ayırım yok tur. Renal kistlerin spontan regresyonu ise nadir görülen bir durumdur. Biz bu yazımızda Bosniak tip III kisti bulunan 21 yaşında bir bayan hastayı sunarken kistin izlemi ve bu arada şüpheli renal kistik lezyonların değerlendirilmesini tartıştık.Item Renal Hücreli Tümör ile Takip Edilen Olguda PET/BT ile Tesbit Edilen İntramüsküler Metastazlar(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Beylergil, Volkan; Er, Özlem; Çalıkuşu, Züleyha; Vardareli, ErkanÖZET Kas içi metastazlar son derece nadir görülen bir durumdur.Olgumuz 47 ya şında bir erkek hasta olup, böbrek hücreli karsinom nedeniyle daha önce sol nefrektomi uygulanmıştır. Mart 2008 tarihinde yapılan ilk PET/BT çalışması, sağ infraspinatus kası içerisinde hafi fçe hipermetabolik bir odak göstermiş olup, görünüm soliter kas içi metastaz ile uyumlu olarak değerlendirilmiştir. Temmuz 2009 tarihinde yapılan takip PET/BT’de ise, önceki çalışmada sağ infraspinatusda izlenen kas içi metastazda metabolik progresyon ve sağ rek tus abdominis, piriformis ve sol vastus medialis kas gruplarında yeni gelişen metastazları göstermiştir. PET/BT, böbrek hücreli karsinomda görülebilen kas içi metastazların saptanmasında etkin bir yöntemdir. PET görüntüleri değer lendirilirken, kas grupları içerisindeki artmış FDG tutulum odakları dikkatle değerlendirilmelidir.Item Sigmoid Kolon Tutulumlu Mikroskopik Polianjiit; Ağrısız Kanama ile Başvuran Bir Olgu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Tiftikçi, Arzu; Yurteri, Gürkan; Atuğ, Özlem; Çelikel, Çiğdem; Yavuz, Şule; Hamzaoğlu, HülyaÖZET Mikroskopik polianjiit küçük çaplı damarlarda nekrotizan vaskulitle seyreden pek çok organı tutabilecek sistemik bir hastalıktır. Nekrotizan veya bazen de hızla ilerleyen glomerülonefrit hastalığın major özelliklerindendir. Gastroin testinal sistem de tutulabilir ve genellikle hafi f bir klinikle seyreder. Biz sig moid ülseri ön planda olan mikroskopik polianjiit olgusu sunuyoruz. Yetmiş üç yaşında erkek hasta üç aydır aralıklı olan, ağrısız rektal kanama ile başvurdu. Kolonoskopide sigmoid kolonda dev ülser saptandı. Ülser kenarından alınan biyopsilerin histopatolojik incelemeleri küçük arter vaskuliti ile uyumlu idi. Takip sırasında hızla diyaliz ihtiyacı olacak böbrek yetmezliği gelişti. Mik roskopik polianjiit tanısı ile prednizon ve siklofosfamid tedavisi uygulanan hastanın dört hafta sonraki takip endoskopisinde ülserin tamamen iyileşmiş olduğu tespit edildi. Takip eden üç ayda da hastanın semptomu olmadı. Mik roskopik polianjiitli olguların üçte birinde gastrointestinal sistem tutulsa da genellikle bu tutulum hafi f seyirlidir. Olgumuz rektal kanama ile başvurup tanısı sigmoid kolondaki ülser kenarlarından alınan biyopsiler ile konulmuş vaskulitik hastalıktır.Item Endoskopik Sinüs Cerrahisi ile Anterior Etmoid Bölge Kaynaklı İntraorbital Uzanımlı Mukosel Eksizyonu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Tanyeri, Hasan Murat; Polat, Şenol; Aksoy, ElifÖZET Mukoseller, solunum epiteli ile örtülü, genellikle paranazal sinüs ostiumları tıkanınca ortaya çıkan ve yavaş büyüyen kistik lezyonlardır ve en sık frontal sinüste, daha az sıklıkta da etmoid, maksiller ve sfenoid sinüslerde görüle bilirler. Tedavi edilmeyen mukoseller yerleşimlerine göre önemli morbidite nedeni olabilirler. Endoskopik sinüs cerrahisi ile eksize edilen anterior etmoid bölge kökenli intraorbital tutulumlu mukosel olgusu sunulmuştur.Item Diabetes Mellitus’lu Pediatrik Hastada Gelişen Charcot Artropatisi: Olgu Sunumu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Akgün, Umut; Kocaoğlu, Barış; Erol, Bülent; Karahan, Mustafa; Esemenli, TanılÖZET Charcot artropatisi, sensoryal eklem innervasyonunun bozulmasına bağlı olarak gelişen kronik, ilerleyici ve destrüktif bir eklem hastalığıdır. Başta di abetus mellitus olmak üzere çeşitli hastalıklarda sıklıkla görülen bu durum, çocuklarda nadiren rapor edilmiştir. Hikaye, fi zik muayene, ve radyolojik çalış malara dayanılarak 13 yaşında bir kız çocuğun sağ ayağında Charcot artropa tisi tespit edildi. Hastaya 6 hafta süreyle kısa bacak alçısıyla immobilizasyon uygulanarak, etkilenen ekstremiteye yük verilmesi kısıtlandı. Hastanın klinik bulguları konservatif tedavi sonrası belirgin olarak geriledi ve bu durum takip süresince muhafaza edildi.Item Mide Ülserli Hastalarda Endoskopi Tekrarı Akılcı Bir Yaklaşım mı?(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Saruç, Murat; Böler, Deniz; Karaarslan, Mehmet; İnce, Ümit; Raşa, Kemal; Uras, Cihan; Çakmakçı, Metin; Tözün, NurdanÖZET Giriş ve Amaç: Midede izlenen lezyonlarda benign olanlar ile malign olanların ayrımında tekrar endoskopi gerekliliği yaygın olarak kabul edilmiş bir yaklaşımdır. Fakat klinik pratikte hastaları ikinci veya üçüncü gastroskopi için ikna etmek kolay olmamaktadır. Gastroenteroloğun kendi kliniği tabanlı verileri ile endikasyonlarını kontrol etmesi, hastalarına kanıta dayalı tıp uygulayabilmesi için gereklidir. Bu çalışmada kliniğimizdeki tekrar endoskopi endikasyon ve sonuçlarını değerlendirdik. Yöntem: Tekrar endoskopiyi kabul eden ve ilk endoskopisinde malign olduğu kanıtlanabilen lezyonu olmayan hastalar çalışmamıza alındı. Hastalar son tanı, tanıya ulaşabilmek için gereken endoskopik işlem sayısı ile endoskopik ve patolojik bulgular yönünden değerlendirildiler. Bulgular: Gastrik ülserli seksen üç hastaya tekrar endoskopisi yapıldı. Ortalama endoskopi sayısı 2.15 idi. Dokuz hastada 3, 3 hastada 4 endoskopi işlemi gerekli olmuşken, hiç bir hastada 5.kez endoskopi işlemi yapmak gerekli olmamıştır. Seksen üç hastanın 77’sinde tekrar endoskopide ülser gözlenmedi. Fakat 6 hastada (%7.2) malign ülser olduğu kanıtlandı. Bunların 4’ü ikinci endoskopide tanınırken, iki hastanın tanısı ancak 3. işlemler sonrasında doğrulanabildi. Hastaların 5’inde gastrik adenokanser bulunurken, diğer olguda gastrik lenfoma saptandı. Beş gastrik kanserli hastanın 2’sinde (%40) erken mide kanseri olduğu görüldü. Sonuç: Çalışma sonuçlarımız gastrik ülser saptanan hastalarda tekrar endoskopilerinin gerekliliğini doğrulamaktadır. Olgularımızdaki malignansi oranı %7.2’dir. Bu yüksek oran klinisyeni ve endoskopisti tekrar endoskopileri yaparak gastrik ülser iyileşmesinin doğrulanması gerekliliği konusunda cesaretlendirmelidir.Item Kifoskolyozlu Böbrek Taşı Hastalarında Perkütan Nefrolitotomi Operasyonu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Eren Murat, Tuğrul; Şahin, Ahmet; İnci, Kubilay; Bilen, Cenk Yücel; Özen, HalukÖZET Amaç: Konjenital kifoskolyozlu hastalarda özellikle perkütan nefrolitotomi gibi (PNL) endoürolojik ameliyat endikasyonu olduğunda bu operasyon, hastaların bozuk ve tahmin edilemeyen anatomileri ve göğüs duvarında solunumu güçleştirecek değişiklikleri olması nedeniyle anesteziyoloji ve cerrahi açıdan zorlayıcı olabilmektedir. Biz bu çalışmamızda kliniğimizde böbrek taşları için perkütan nefrolitotomi yapılan konjenital kifoskolyotik hastaların operasyonları ile ilgili bilgiyi ve deneyimimizi sunmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Kliniğimizde böbrek taşları için PNL operasyonu planlanmış 5 kifoskolyotik hastanın verileri gözden geçirildi. Üç erişkin ve bir çocuk hastanın toplam 7 renal ünitesine 8 PNL operasyonu yapıldı ( ortalama yaşları 43,4 olan 1 kadın, 2 erkek erişkin ve 10 yaşında bir çocuk hasta). PNL planlanmış kırk yaşında kifoskolyotik bir hastaya ise başarısız akses nedeniyle retrograt intrarenal cerrahi yapılmak zorunda kalındı. Operasyon öncesi bütün hastalar, böbrek anatomisi ve taşların yeri/boyutunu belirlemek için kontrastsız spiral bilgisayarlı tomografi (BT) ve/veya intravenöz piyelografi ile değerlendirildi. Hastaların uygun pozisyonları alıp alamayacakları ve akses yapılacak bölgeleri preoperatif fl uoroskopi altında ve BT görüntüleri eşliğinde değerlendirildi. Hastalar mekanik ventilasyon gereksinimi olabileceği için postoperatif anestezi bakım ünitesinde 24 saat izlendi. Bulgular: Tüm renal ünitelerin ortalama taş yükü 434, 2mm.2’ydi. Taşların dördü alt polde, ikisi pelviste, biri orta polde, biri de üreteropelvik bileşke-proksimal üreterde bulunmaktaydı. İki renal ünitenin taşları multipldi. Bir hastada aynı tarafta üreter taşı da vardı. Ortalama hastanede kalış süresi 7,6 gündü. Operasyonlar sonrası PNL yapılamayan hasta hariç tüm hastalar taşsız taburcu edildi. Anesteziyoloji departmanı operasyon sonrasında hastaları postoperatif yoğun bakım ünitesinde izledi. Hiçbir hastada uzamış mekanik ventilasyona gereksinim duyulmadı ve vital bulgularda ciddi bir değişiklik gözlenmedi. Sonuç: Kifoskolyotik hastaların PNL operasyonları hem ürolog hem de anestezi için zorlayıcı olmasına rağmen güvenilir ve başarılıdır. Ancak bu hastalarda preoperatif olarak iyi görüntüleme ve plan yapılmalıdır. Başarılı akses yapıldığında ve fl eksibl nefroskopi kullanıldığında ameliyatın parametreleri diğer PNL operasyonlarından farklı olmamaktadır.Item Dev Araknoid Granülasyonların 3T MR Görüntüleme Bulguları(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Aksoy, Özcan Ümit; Dinçer, AlpÖZET Amaç: Bu çalışmada amacımız dev araknoid granülasyonların 3T MR görüntüleme özelliklerinin değerlendirilmesidir. Hastalar ve Yöntemler: Eylül 2008-Şubat 2009 tarihleri arasında değerlendirilen MR incelemelerde izlenen araknoid granülasyonlardan 5mm ve daha büyük olanlar ile sinus çapında %50’den fazla yer kaplayan AGlar çalışmaya dahil edildi. MR incelemeler 3 Tesla MR cihazında gerçekleştirildi. T2 ağırlıklı turbo spin eko; kesit kalınlığı 5mm, TR 3300ms, TE 102ms, FoV 230, rezolusyon 512, averaj 2, Sapma açısı 120°, bant genişliği 100 Hz/Px, voksel boyutu: 0.6×0.4×5.0. İki radyolog tarafından yapılan değerlendirmede AG’ların en geniş boyutu, yerleşimi, morfolojisi, kalvarial ve vasküler yapılarla ilişkisi not edildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 20 hastada (ortalama yaş 36.3) 23 dev AG saptandı. Sağ transvers sinuste 11, solda 9; straight sinüste 1; torculer herofi lide 2 AG (ortalama çap 7.9 mm) saptandı. İzlenen tüm AG’ların santralinde sinyalsiz odak şeklinde vasküler yapı izlendi ve “nokta işareti” olarak tanımlandı.Nokta işareti ve AG ile vasküler yapı ilişkisi MR venografi ile demonstre edildi. Sonuç: Araknoid granülasyonların tanısında 3T MR görüntüleme güvenilir ve ayrıntılı bilgi sağlamaktadır. Bu çalışmada 5mm’den büyük tüm AG’larda santral vasküler yapı ile uyumlu nokta işareti tanımlanmış ve ayırıcı tanıda yardımcı bir işaret olarak değerlendirilmiştir.