Browsing by Author "Sav, Aydın"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Item Beyinsapı Tümöründe Kontrlateral Transfrontal Ekstraventriküler Yaklaşımla Stereotaktik Biyopsi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2013-07-01) Peker, Selçuk; Baykan, Nigar; Sav, Aydın; Hacıhanifioğlu, MehmetÖZET Beyinsapı lezyonlarında stereotaktik biyopsi güvenle kullanılmaktadır. Yirmidört yaşındaki bir kadın hastada brakium pontis yerleşimli bir lezyon saptanmıştır. Yerleşimi nedeni ile kontrlateral transfrontal ekstraventriküler yaklaşım ile stereotaktik biopsi alınmıştır. Histopatoloji sonucu glioblastome multiformedir. İşleme bağlı herhangi bir komplikasyon gelişmemiştir. Lateral yerleşimli beyinsapı lezyonlarında tentorium açıklığının yetmediği durumlarda, kontrlateral transfrontal yol güvenle kullanılabilir.Item Çocukluk Çağı Supratentorial Yüksek Dereceli Glial Tümör: Olgu Sunumu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2011-10-01) Silav, Gökalp; Atalar, Banu; Ilgaz Aydınlar, Elif; Er, Özlem; Sav, Aydın; Elmacı, İlhanÖZET Pediatrik yüksek dereceli glial tümörler erişkinlerde ortaya çıkan eşdeğerle rine göre belirgin sitogenetik ve moleküler farklılıklar gösterirler. Adjuvan tedavilere verdikleri yanıtlar açısından da erişkin yüksek dereceli glial tü mörlerden farklıdırlar. Maksimum güvenli tümör rezeksiyonu içeren cerrahi tedavi, hastaların yaşam sürelerinin uzamasını sağlamaktadır. Ayrıca, mo dern kemoterapi ajanları ve radyoterapideki gelişimlerde uygulanabilecek tedavilerin sınırlarını genişletmiştir. Bu olgu sunumu ile çocukluk çağı yük sek dereceli glial tümörlere güncel yaklaşımın irdelenmesi, tanı ve tedavide ortaya çıkan gelişmelerin değerlendirilmesi amaçlanmıştırItem Ependimomalarda Antiapoptik (BCL-2) Protein ve Tümör Supressör (P53) Protein İfadesi ve Proliperatif İndeks (Kİ-67) ile Histolojik Tipler ve Derecelerin İlişkisi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2012-10-01) Altınay, Serdar; Sav, Aydın; Yapıcıer, Özlem; Elmacı, İlhanÖZET Amaç: Bu çalışmanın amacı ependimomaların MIB-1 (aynı zamanda Ki-67 olarak bilinen) işaretleyicisi ile hem proliferatif aktivitesini belirlemek hem de p53 ve bcl-2 proteinlerinin immünohistokimyasal analizi ile ependimo ma subtipleri ve tümör derecesi arasında ilişki olup olmadığını değerlen dirmektir. Metod: Marmara Üniversitesi Nörolojik Bilimler Enstitüsü Nöropatoloji Bö lümünde ependimal tümör olarak kayıtlı 33 hastanın spinal kord ve beyin biyopsi örneklerine ait formalinle fikse parafin blokları tekrar incelendi. Çalışmaya histopatolojik özelliklerini gösteren 2 subependimoma, 3 mikso papiller ependimoma (Grade I), 13 ependimoma (Grade II), ve 15 anaplastik ependimoma (Grade III) alındı. Bulgular: Grade I ve Grade II ependimomalar düşük proliferatif aktivite gösterdi. Tüm p değerleri atipide p=0.00034, nekrozda p=0.0011, mi tozda p=0.00447 ve dansitede p=0.0000 anlamlı idi. MIB-1 proliferatif indeksi anaplastik ependimomalarda %78 oranında görüldü. Bcl-2 prote in ekspresyonu özellikle miksopapiller ependimomalarda belirgin olmak üzere bütün ependimoma subtiplerinde ve gradelerinde tespit edildi. 7 tümör (%21.2) farklı boyanma yüzdelerinde nükleer p53 pozitivitesi gösterdi. Pozitivite anaplastik ependimomalarda anlamlı idi (%33.4). Supratentorial ve infratentorial ependimomaların LI değerleri arasında anlamlı ilişki bulundu (Mann-Whitney-U testi, p=0.0012) 18 yaş altı ve üstü hastaların Ki-67 LI değerleri arasında da aynı testle korelasyon tespit edildi (p=0,0018). Sonuç: Bu veriler yüksek MIB-1 ve p53 değerlerinin yüksek dereceli epen dimomalarda belirleyici olabileceğini düşündürdü. Ependimomalarda komplet, uzun süreli klinik takipli çok sayıda hastayı ve bcl-2, p53 eks presyonu, MIB-1 hücre kinetik çalışmalarını içeren ilave araştırmalara ihtiyaç vardır.Item Kalvarium Metastazı Ayırıcı Tanısında Enostoz: Olgu Sunumu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2015-04-01) Güdük, Mustafa; Sav, Aydın; Vardareli, Erkan; Peker, SelçukÖZET Enostozlar (kemik adaları), genelde insidental olarak bulunan, herhangi bir klinik şikayet yaratmayan kemik lezyonlarıdır. Ayırıcı tanılarında primer kemik tümörleri ve metastazlar mevcuttur ve tanıya yönelik çalışmalarda kafa karıştırıcı olabilmektedirler. Olgu sunumumuzda metastaz ön tanısı ile opere edilen 65 yaşındaki erkek enostoz olgusu sunulmaktadır.Item Nöroşirürjide Rezeksiyon Cerrahisi ile Stereotaktik Beyin Biyopsilerinde İntraoperatif Tanı - Başarı ve Başarısızlık Ölçütleri(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-01-01) Sav, AydınÖZET Amaç: Sinir sisteminin hastalıklarının cerrahi ve medikal tanı/tedavilerinde kullanılan bir yöntem olan intraoperatif tanı cerrahi rezeksiyon ve stereotaktik girişimlerde kullanılır. İntraoperatif tanı yöntemlerinin özgüllüğü, duyarlığı ve genel doğruluk derecesi tanı / tedaviye katkıda bulunan intraoperatif tanı ölçütlerinin çözümlemesidir. Materyal: Marmara Üniversitesi Nörolojik Bilimler Enstitüsü Patoloji Laboratuarına 1995-2003 yılları arasında gelen cerrahi rezeksiyon materyali (n=529) ve stereotaktik beyin biyopsilerine (n=368) [toplam=897] İOT’larda kullanılan dokundurma ve ezme preparatlar tekrar değerlendirilmiştir ve İOT’lerle parafi n blok tanıları karşılaştırılmıştır. Bulgular: Rezeksiyon cerrahisi ve stereotaktik biyopsilerde sırasıyla özgüllük %98 / 91, duyarlık %99.2 / 97 ve genel doğruluk derecesi %97.2 / 96.8 dir. Rezeksiyonlarda duyarlığı etkileyen lezyonlar infl amatuar lezyonlar, normal hipofi z, nöronal-glial tümörler, abse iken, stereotaktiklerde reaktif nörosellüler ve nöropil proliferasyonları, abse / serebrit ile infeksiyonlardır. Buna karşılık, özgüllüğü etkileyen lezyonlar ise, rezeksiyon materyalinde metastazlar, ensefalomalasi, lemfoma/lösemi, pilositik astrositoma ile normal nöral dokudur. Ortalama tanı süresi 20.2 dakikadır. Tartışma: I. Başarısızlıkların çözümlenmesinde neler ile karşılaşılır? 1. tümörün derecesini belirleyen tüm kriterlerin yapılan örneklemede izlenmemesi; 2. tümörün tüm bileşenlerinin örneklenmemiş olması; 3. yüksek dereceli tümörlerde hücre tipinin belirlenmesindeki zorluk; 4. glial tümörlerde vasküler proliferasyonun VEP olarak yorumlanması; 5. klinik ve radyolojik bulguların bildirilmemesi; 6 “radyasyona bağlı atipi”nin tümör olarak yorumlanması; 7. nekroz ve “reaktif atipi” ile seyreden infl amatuar lezyonların tümör olarak yorumlanması; 8. düşük dereceli tümörlerin “reaktif atipi” olarak yorumlanması; 9. Stromadan zengin tümörlerin neoplastik hücrelerinin yaymalara düşmemesidir. II. Başarısızlıklar nasıl önlenir? 1. Nöroşirurjiyen ve nöroradyolog ile birlikte çalışmalıdır. 2. İyi donanımlı (doku hazırlama teknikleri, ameliyathane-patoloji fi zik mekanlarının koordinasyonu) 3. Deneyimli (nöroradyoloji, nöropatoloji bilgi birikimine sahip) bir ekip çalışmasıyla sağlanabilir.Item Sinüs Perikrani: Olgu Sunumu(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2015-01-01) Sun, İbrahim; Sav, Aydın; Peker, SelçukÖZET Sinüs perikrani skalpın nadir görülen vasküler bir bozukluğudur. Sinüs perikrani, skalpta bulunan fluktasyon gösteren kıvrımlı vasküler şişlik ile karakterizedir. Intrakranial venöz sistem ile direkt olarak bağlantılıdır. Bu hastalık en çok çocukluk yaşında görülür. Bu hastalık ilk olarak 1760 yılında kafa travması geçiren bir hastada Percivall Pott tarafından tanımlanmıştır (1). 1845 yılında Hecker bu hastalık için “varix spurius circumscriptus venae diploicae frontalis” tanımlamasını yapmıştır (2). Bu yazida 25 yaşında sinüs perikranisi olan bir erkek hasta ve tedavisi bildirilmiştir.