Sayı 4
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11443/43
Browse
Search Results
Item Konjenital Kalp Hastalığı Olan Çocuklarda Non-Kardiyak Cerrahi Uygulamaları Sırasında Anestezi(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Akpek, Elif A.ÖZET Günümüzde kompleks kardiyak patolojileri olan bebeklerde sağkalım oranlarının arttığı görülmektedir. Bu sebeple, anestezistlerin kardiyak patolojileri olup non-kardiyak herhangi bir sebep ile ameliyat olacak bu hasta grubu ile karşılaşma oranları da gün geçtikçe artmaktadır. Non kardiyak cerrahi uygulamalar kardiyak tamirden önce veya sonra olabi lir, ancak düzeltilmiş konjenital kalp hastalığı durumlarında bile rezi düel problemlerin devam edebildiği bilinmektedir. Preoperatif değer lendirme kardiyak anatomi / patoloji bilgisini, cerrahi hikayenin öğre nilmesini, patofizyolojiyi anlamayı ve semptomların varlığı ile ciddiye tini incelemeyi kapsar. Konjenital kalp hastalıklarında varolan anato mik farklara rağmen anestezi yönetiminde temel hedef hastanın pre operatif durumu ve altta yatan kardiyak fizyolojisine göre oksijenasyo nunu ve ventriküler fonksiyonu optimize etmektir. Bu derlemede kon jenital kalp hastalığı olan çocukların non-kardiyak girişimleri sırasında ki perioperatif anestezik yaklaşımlarında dikkat edilmesi gereken özel likli durumlar özetlenmiştir.Item Çevresel Guatrojenler (NIS İnhibitörleri) ve Subklinik Hipotiroidizm(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Özpınar, AyselÖZET İyot yetersizliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan subklinik hipotiroidizm tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Özellikle gebeler, laktasyondaki genç anneler ve yaşlı kadınlar, ayrıca fetüs ve yeni doğanlar iyot yetersizliğine en duyarlı grupları oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 1990 yılından itibaren iyotlu tuz kullanımını, başta iyot yetersizliği sorunu bulunan ülkeler olmak üzere, tüm dünyaya önermiş ve desteklemiştir. İyot kullanımının yaygınlaşmasına rağmen iyot yetersizliği sorunu pek çok ülkede halen sürmektedir. Bu sorunun, iyot alımını engelleyen çevresel kimyasalların artışı ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle bu makalede perklorik asit ve tiyosiyanat gibi iyot alımını engelleyen çevresel kimyasalların yaygınlaşması ve tiroid metabolizmasına etkileri konusunda bilgi vermek ve ülkemizde bu konuda farkındalık yaratmak hedeflenmiştir.Item Baş Boyun Bölgesi Defektlerinde Lokal Flepler ile Rekonstrüksiyon(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Yılmaz, Kahraman BerkhanÖZET Baş boyun bölgesindeki defektlerin onarımı için lokal flep kullanılması nın avantajları ve dezavantajları ele alınmaktadır. Acıbadem Sağlık Guru bu Hastaneleri Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi polikliniklerine son 10 yılda müracaat etmiş 352 hastada yapılan lokal flepler ve bu vakalarda karşılaşılan sorunlar ışığında değerlendirilmiştir. Lokal deri flepleri baş bo yun bölgesindeki defektlerin tedavisi için çok değerli bir tedavi alternatifi dir. İyi bir planlama ve tecrübeli bir cerrahi ekiple çok büyük defektler bile, çok iyi estetik sonuçlarla iyileştirilebilir. Ancak tüm diğer cerrahi işlemlerde olduğu gibi lokal fleple yapılan rekonstrüksiyonlarda da gelişebilecek ciddi komplikasyonlar vardır. Sonuç olarak, baş boyun bölgesindeki defektlerin onarımında, tecrübeli bir ekip ve iyi bir cerrahi planlama ile lokal flepler kısa sürede çok başarılı teda vi seçeneği oluştururItem Hemşirelik Öğrencilerinin Problem Çözme Becerileri: Bir Yıllık İzlem Sonuçları(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Olgun, Nermin; Öntürk, Zehra Kan; Karabacak, Ükke; Aslan, Fatma Eti; Serbest, ŞehribanÖZET Bu araştırma, hedeflerinden birisi problem çözme becerilerini geliştirmek olan bir hemşirelik programında öğrencilerin problem çözme beceri düzeylerini belirlemek ve gelişimini izlemek amacıyla tanımlayıcı ve kohort tipte planlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışma grubunu, İstanbul’ da bir Vakıf Üniversitesinin Hemşirelik bölümü 1. sınıfında okuyan öğrenciler (N=100) oluşturdu. Veriler yazılı onam alındıktan sonra yüzyüze görüşme yoluyla öğrencilerin ilk eğitime başladıkları hafta, ilk dönemin tamamlandığı hafta ve 2. dönem sonunda toplandı. Veri toplamada kişisel bilgi formu ve “Problem Çözme Envanteri (PÇE)” kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde sayı ve yüzde dağılımlar, aritmetik ortalama, “t” testi ve korelasyon analizi kullanıldı. Çalışmada PÇE Cronbach alpha kat sayısı 0.83 olarak bulundu. Bulgular: Öğrencilerin %10’nun erkek, 18–24 yaş aralığında olduğu, Şehir dışından gelen öğrenci sayısının % 59, %60’ının evde ikamet ettiği belirlendi. Problem çözme beceri puanı ilk uygulamada ortalama 81.05+15.53 (min.49-max.125); ikinci uygulamada 81.93+15.55 (min.51-max.127); üçüncü uygulamada 76.82+20.02 (min.39-max.129), olduğu ve 2. ve 3. uygulamalar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu belirlendi (p<0.05). Problem çözme alt boyutlarının karşılaştırılmasında ise “Problem Çözme Güveni (PÇG)” alt boyutunda pozitif yönde anlamlı fark belirlendi (t=3.47; p=0.001). Yurtta kalan öğrencilerin problem çözme becerileri daha iyi bulundu. Ayrıca not ortalaması yüksek olan öğrencilerin “Yaklaşma-Kaçınma” ve “Kişisel Kontrol” alt boyutlarında problem çözme becerilerinin daha iyi olduğu belirlendi. Sonuç: Öğrencilerin problem çözme becerilerinin orta düzeyde olduğu belirlendi. Bu sonuca öğrencilerin henüz birinci sınıfta olmaları etkili olmuş olabilir.Item Luteal Faz Desteği Başlama Zamanlarının Randomize Karşılaştırılması(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Demirel, L. Cem; Selam, Belgin; Ergin, Tolga; Lembet, Arda; Kaya, Deniz Gökalp; Öztürk, Harika BodurÖZET Randomize kontrollü çalışmamızın amacı luteal faz desteğinin başlamasında farklı zaman sürelerinin in vitro fertilizasyon (IVF) siklüslerinde klinik sonuçlar üzerine etkisini araştırmaktır. Ardışık 180 IVF siklüsünün 92’si A grubu, 88’i B grubu olarak düzenlendi. Grup A’da luteal faz vajinal mikronize progesteron, oosit toplanmasından (OPU) hemen sonra, grup B’de ise OPU sonrası 48. saatte başlandı. Her iki grupta da transfer başına klinik gebelik oranı ve embriyo başına implantasyon oranı benzer bulundu (sırasıyla %34.ve %35.4, p:1.00; %13.8 ve %15.3, p:0.59). Çalışma gruplarındaki abortus oranları arasında fark izlenmedi. IVF siklüslerinde progesteron desteğinin OPU günü ya da 48 saat sonra başlanması klinik sonuçları değiştirmemektedir.Item Kardiyak Lenfoma; Olgu Sunumu ve Derleme(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Ökten, Eyüp Murat; Şenay, Şahin; Güllü, Ahmet Ümit; Öztürk, Ahmet; Toraman, Fevzi; Bavbek, Cengiz; Karaarslan, Ercan; Karabulut, Hasan; Bilgi, Selçuk; Alhan, CemÖZET Kardiyak lenfoma çok nadir görülen ve ileri derecede agresif seyirli maligni tedir. Erken tanı ve tedavi uygulaması prognozu belirleyen temel faktörler dendir. Bu çalışmada kliniğimizde tedavi edilen sağ atrial yerleşimli kitle ile karakterize diffüz büyük B hücreli lenfomalı bir olgu sunulmuş ve konu ile ilgili literatür derlenmiştir.Item Primer Nazofaringeal Tüberküloz(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Aksoy, Elif; Serin, Gediz Murat; Ünal, Ömer FarukÖZET Tüberküloz yaygın olarak görülen enfeksiyöz bir hastalıktır. Nazofarinks; tüberkülozun yerleşimi açısından nadir bölgedir. Nazofaringeal tüberkü loz semptom ve bulguları nazofarinks karsinomu ile ortak özellikler ta şır. Bu sebeple tek taraflı işitme kaybı, servikal lenfadenopati, burun tı kanıklığı şikayetleri ile başvuran hastalarda nazofarinks endoskopik mu ayenesinde kitle saptanırsa tüberkülozun yaygın olduğu ülkelerde nazo faringeal tüberküloz ayırıcı tanıda bulundurulmalıdır ve nazofarinks MRG ve nazofarinks biyopsileri planlanmalıdır. Sağ kulakta 3 aydır işitme az lığı şikayeti olan 28 yaşında primer nazofaringeal tüberküloz olgusu su nulmaktadır.Item Dev Hücreli Miyokardite Bağlı Ani Ölüm(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Kaya, Evrim Akça; Pakiş, Işıl; Özbay, Mehmet; Büyük, Yalçın; Küçük, CeyhunÖZET Dev hücreli myokardit genellikle çok ani gelişen, ölümcül seyreden, mul tinükleer dev hücreler, lenfohistiositik infiltrasyon ve miyosit nekrozu ile karekterize bir hastalıktır. Tanısı genellikle otopsi ile konulabilir. Çalışma da 35 yaşında, tenis oynarken ani ölen kadın olgu bildirilmektedir. Yapı lan otopside kalp 315gr. tartıldı. Sol ventrikül duvar kalınlığı 1,4 cm, sağ ventrikül duvar kalınlığı 0,1-0,3 cm ölçüldü. Her iki ventrikülde de papil ler kaslarda belirgin düzensizlik, fibrotik görünüm ve sol ventrikülde 4 cm çapında anevrizma izlendi. Her iki ventrikül myokard kesitlerinde de beyaz renkli yaygın fibrozis alanları içinde koyu renkli alacalı görünüm de alanlar izlendi. Myokard kesitlerinin mikroskobik incelemesinde geniş alanlarda kas liflerinin yerini alan bağ dokusu, yoğun lenfoplazmositer iltihabi hücre infiltrasyonu, multinükleer dev hücreler ve seyrek eozino fil polimorflar görüldü. Diğer iç organlarda hiperemi dışında mikroskobik bulgu saptanmadı. Bu bulgular eşliğinde olgu idiopatik dev hücreli myo kardit olarak değerlendirildi. Sonuç olarak, literatürde de oldukça nadir bildirilen dev hücreli myokardit olgusu, ani ölüm olgularında ayırıcı tanıya alınması gereken bir antite ola rak sunulmuştur.Item Epulis Fissuratum(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2010-10-01) Büyüklü, Fuat; Babakurban, Seda Türkoğlu; Çaylak, Berrin; Çakmak, ÖzcanÖZET ‘Enflamatuar fibröz hiperplazi’ olarak da isimlendirilen ‘epulis fissuratum’ oral mukozanın hiperplastik lezyonları başlığı altında sınıflanan, oral mu kozanın kronik irritasyonu sonucu oluşan ve klinik olarak spesifik özellik leri olmayan lezyonlardır. Sıklıkla 5-7. dekatlarda, protez kullanımı sonu cu oluşmaktadırlar. Bu lezyonlar maksiller/mandibüler vestibül ya da alve oler köprünün lingual yüzünde hiperplastik doku katlantı dizileri olarak gö rülürler. Genellikle sert kıvamlı ve koyu kırmızı görünümdedirler, boyutla rı gelişim süresine ve travma derecesine bağlıdır. Malign dejenerasyon ris kinin gerçek oranları bilinmemektedir. Bu nedenle tedavisi irritasyonun or tadan kaldırılarak lezyonun eksize edilmesidir. Bu yazıda üst alveolar arkta kitle ile başvuran 76 yaşındaki bayan hasta sunuldu. Hastanın kitlesi eksize edildi, histopatolojik inceleme sonucu epulis fissuratum olarak rapor edildi. Bu olgu nedeniyle ‘epulis fissuratum’ literatür gözden geçirilerek tartışıldı.